Muhittin Çoban – Dokununca açacak çiceklerle doluydu evler. Evdeydin. Evdeyken neşeliydi evdekiler. Ne saksıda çiçektin, ne vazoda… Kah balkondaydın kah pencerede, kah salonda kah bahçede kah yataktaydın yaprak yaprak serilen. Sendeydim. Ben de ne kadar olduğunu merak ediyordun, meraklıydın. Meraktı bilinmezi bilinir yapan. “Çöpçüler süpürüyor aramızdaki engelleri. Serpiliyor saçların aşka açılan yollara. Sen bendeyken ne güzel akıyor gözlerin şırıl şırıl. Ne güzel açılıyorsun pırıl pırıl,” diye dipnop düşüyorum mektubuma. Şiir yazdıran isyanmış, bana yazdıran da sensin, sense başkaldırısın. Hata dedikleri ben miydim, tehlikeli gördükleri isyan mıydı? Hata yapmamaktı itinayla öğretilen. Şimdi olsa öğrenmezdim hata dedikleri hataları. Gelirsem bir daha tüm hataları hata olmaktan çıkaracağım inen kitabımdan. Soğukluk bahanemiz olsun, ele güne örnek, kahve ihtiyacımız olsun kırk yıla dair. Belki kimbilir hatırım kalır ‘hoşçakal’ diyen sende. Her köşe başına bir mini kitaplık açmalı mini mini öykülerim için. Dumanı en fazla gözde sevdim, dudağı ovada. Gözüne düşen bendim kirpik değil çıkarmaya çalıştığın. Kavgaya sen varsan dalarım, payıma ‘hoşçakalın’ düşsede.
Öykü: ÇÖPÇÜLER
