Bu hayatta düzeltmemem gereken bir șeyden baṣlayacak olsaydım kendimden bașlardım. Sancılı bir gündü. Sıcaklık düșsede bir kenti elden ele dolașan kitaplar ısıtabilirdi ancak. Nemliydi toprak. Her gün sarı bir tepsi gibi mavilikte dolașıyordu güneṣ. Kitap okuyanın vicdanına güveniyordu bu kentin erkekleri. İnsan olmanın bedeli muhteṣemdi. “Çok gerekmedikçe paranı, inancını, fikrini gizli tut,” derken Evliya Çelebi, sen tersini yapıyordun, bende sana uyuyordum. Yılan derisini değiṣtirmezse ölürdü. Sağlıklı ve mutlu olmak için büyük nedenler gerekir, büyük șeyler yani, küçük șeyler kandırmacadır. Doğrularımı kontrol et, içinde güzel hatalarım olabilir, ama dokunma onlara, beni onlar bilinçlendiriyor. Yaralarınıza kitaplarımı basın, ama yarasız yerlerinize de dokunsun. Bugünde görmezden gelmedin beni, potansiyel suçlulardan saymadın, hapse atmadın, yakmadın, zarardan da saymadın, yarın bașında tutacaksın, ben o gün de sana yol açacağım. Hadi gel uzan yanıma romanımızı yazalım; divit ben de okka sen de. Bugün anılarla gezintiye çıktım. Aṣk estetik bir sanattır. Beceriksizler de isterseler kendilerini eğitebilirler. Hazıra bir tek kitaplar dayanır, her tümcesi nehirdir. Bir sözümü okuyunca kendine güvenin geldi. Bu yaṣıma kadar sevilmemiṣtim. Sen de sevmemiṣtin beni. Sevilmeyen birini bulsam seveceğim demiṣtin. Buna kuṣkuyla bakmadım. Ya severse dedim, sevdim seni.
Öykü: ERKEKLER
