Toprak seviyordu. Madenci değildi, ama madenci gibiydi. Yalnız değildi. Doğum gününde, hastalandığında çoktu geleni. Bazen merak ederdik ölünce çok olacak mıydı? Yenilemeyenler bir tek ölüme yenilirler. Yaşadığı son olmayan hayatın ilkiydi. Aklında milyonlar vardı. Duygusaldı bir dönemler, – imam hatibe de gitmişti- olgunlaştıkça duyarlılığa bırakmıştı yerini. Tasarlardı hayatı kolaylamak için. Deneyimleri anahtardı bulmacaların çözümünde. Dönerken mapushaneye misak-ı milliye, kimse takmıyordu kürsü kürsü gezenleri, eke ekeleri. Döndürüyorlardı ayakkabı kutularıyla değirmeni, o da şimdilik. Çok ağladığı söyleniyordu için için üstüne üstlük. Unutulan insan olmasıydı. Adı köstebeğe çıkmıştı, çıkaran kendisi değil ulusal basındı. Alt kattakileri ısırıp üst kattakilerin ekmeğine bal sürmezdi. Hep kendinde değildi, kendi olmasına rağmen, kendin de olmadığında bulunacak yer halkıydı. Halk onda ne kadardı? Kervanı yürütüyordu, olası tuzakları hesaba katarak. Veda ettiği savaş aletleriydi. Mapustan tüymeyi alışkanlık yapmıştı. Kazdığı uzundan da uzun ömürdü Adem Kütük’ün, rekorları kıran. Deşti Adana’yı, dești Kırşehir’i, deşti Malatya’yı… Efil efil esiyordu tunelden özgürlük. Duvarlar tutamıyor kelebekleri.
Öykü: KÖSTEBEK
