Muhittin Çoban – 14 Şubattı. Aradıklarını buldu üstümde. Sevdi çölde açan bana dair şiirleri, bir de uzaklıktaki kendini… Her tutuklamada isnat edilen sevaplarımdı. Öküzdü korkup buzağının altına saklanan. Enerjimi kutupları eritmeye harcayamam, gücümü acımamdan alıyorum, dönüştüremem öfkemi sabıra. Çocukların hayali büyüyünce mafya olmak artık. Her esnaf korunuyor bir mafya tarafindan. Hesapsızların hesaplaşması yaşanıyordu dizilerde. Yürüyor yağmurlara yakalanmadan, bulutların dağılmasını beklemedi. İzledim karın yağışını. Bırakmadı alacaklarını ardında. Ben ondayken o bendeydi, koparmazdık takvimin yapraklarını. Bir canım dediğim de İzmir’ in tarlalarında papatyalar açardı. Mavilikleri giydiğimde kırmızıydı o. Naçar bırakılan evlerin bacalarına leylekler de yuva yapmıyor. Açılan kapıdan değil kapalı kapıdan girdiler kıra döke, henüz kent uyanmamıṣtı. Devir değişmesi gereken devirdi. Şiddeti uygulayan da belliydi, şiddete maruz kalan da. Kimsenin en çok sevdiği ben değildim, ben Zeustan ateşi çalandım. Yabancılaşamıyordum kendime, bazen kendimden önce gitsem de, hiç geç kalmazdım annemin zengin sofrasına. Sedat Göçmen de kendinden sonra gitmedi. Not düşmeliydim gülün üstüne, “Yarın da on dört şubat.”
Öykü: NAÇAR
