Muhittin Çoban – Lilith gecikti. “Kuşanalım,” dedim. Lodos çıktı çıkacaktı. Baktı vaziyete. Gülü kokladım. Uzamışları törpüledi. “Güne şiirsiz, şarkısız girilmez,” diye devam etti. Duramıyordu görmeyince, geliyordu adım. Sesteki su gibiydi. Susadıkça içiyordum sesden. Küslük uzun sürmemeliydi. Uyuduğum yer aşkın güzelliğiydi. Dağı görünmeyen ovada koşuyordum. Heveslendim bir kere saza, kursağımda kalmamalıydı notalar. Bir evi vardı, kitap tarlası gibi koklanan koklanmayan. Eksildikçe çoğalıyordu. Kurduğum tümceler çoğaldıkça, net kelimelerle ifade ediyordu kendini. Hatalarına dahi muhteşem gibi bakıyordu. Kurulamazdım devlet gibi toprağa. Yakınlık bana imtihansa, uzaklık nedir? Çakal çobana baktı, dönüp koyunlara baktı ikisi, iṣtahlandılar. İnsanlar artık kendinden başkasıyla alakadar olmamaya başladı. Melekler kent konseylerine mi baş vurmalı? Yoksa taş mı basmalı açlığa? “Mapustakileri hesaba almayan dikkatör kendi sandalyesine tekme atar,” diye yazdı tahtaya öğretenim. Sokrates geldi aklına. Bekledi. Az sonra kelepçelendi. Lilith yol gösterdi.
Öykü: TÖRPÜ
